
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası
Boşanma kavramı, evliliği yasal olarak sona erdirme olarak tanımlanabilir. Eşler birçok nedenden dolayı boşanma kurumuna başvurmaktadırlar. Zira eşlerden birinin evlilik birliğinin sona erdirilmesi talebiyle Aile mahkemesine başvurusu üzerine hâkim somut olayı değerlendirerek söz konusu evliliğin sona erdirilmesine karar verebilir.
Aile toplumun en temel yapı taşını oluşturan sosyal bir kurumdur. Bu nedenle aile bireyleri arasında huzurun dolayısıyla toplumundaki huzurun sağlanabilmesi adına kanun koyucu boşanma sebeplerini kanunda özel olarak düzenlemiştir. Eşler kanunda belirtilen şartların varlığı halinde mahkemeye başvurarak boşanma talebinde bulunabilirler.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda boşanmaya imkân veren maddeler 161.-166. Maddeleri arasında altı maddede düzenlenmiştir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası, 4721 sayılı TMK’nın 166. Maddesinde yer almaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. Maddesinin 1. Fıkrasına göre; Evlilik birliği, eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmanın eski adı şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmadır. Bu, bir tür çekişmeli boşanma davası olmakla beraber mutlak nitelik teşkil etmemektedir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, genel boşanma sebepleri içerisinde yer almış olup, her bir somut olayın 166. Madde kapsamında ayrı ayrı ve farklılıkları ele alınarak değerlendirilmelidir. Eşler arasında ortaya çıkabilecek her türlü anlaşmazlık ve geçimsizlik; evlilik birliğini temelinden sarsabileceği gerekçesi ile bu kapsamda ele alınmalıdır ve dolayısıyla bu boşanma davasının açılması için gereken sebepler sınırlı sayıda değillerdir.
Hakimin takdir yetkisi, somut olay hakkındaki içtihatlar ve içtihatları birleştirme kararları beraberinde bilimsel görüşleri de dikkate alarak eşler arasında mevcut olan anlaşmazlıkların boşanma sebebi sayılıp sayılamayacağına karar verme noktasında gündeme gelecektir.
İstatistik verilerine göre; ülkemizde açılan boşanma davalarının %90’ı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılmaktadır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açabilmek için aranan şartlar şu şekilde sıralanabilir;
- Eşleri sarsıcı bir olay meydana gelmeli
- Evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede sarsılmış olmalı.
Meydana gelen ve evlilik birliğini etkileyen olayların, her eş için farklılık gösterebileceğini atlamamak gerekir. Nitekim bir eş için çekilemez bir hal olan davranış, söz veya tutum diğer eş için ağır bir sorun teşkil etmeyebilir. Bu hususta da hakim, gerek tanık beyanları gerekse de dava sürecinde tarafların kişiliklerinden ve geniş takdir yetkisinden yola çıkarak, eşler için meydana gelmiş olayın ne denli etkili olup olmadığını ve evlilik birliğinin devamının mümkün olup olmadığını da takdir yetkisi kapsamında değerlendirecektir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılacak boşanma davası; ekonomik sebepler, cinsel sebepler ,hastalık ,sadakatsizlik ve aldatma, din ve inanca saygısızlık gibi birtakım gerekçelere dayandırılabilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylar/davranışlar/tutumlar
- Cinsel doyumun sağlanamaması (HGK, 79/3748 K. )
- Evlilikten itibaren iki ay geçmesine rağmen kızlığın bozulmaması (2. HD. 85/9645 K.)
- Yatak sırlarının ifşası (2. HD. 91/12620 K.)
- Küçük düşürme (HGK. 91/2200 K.)
- Yıkanmama , duş almama. (HGK. 64/2604 K.)
- Kumar oynayarak aileyi sıkıntıya düşürme (2. HD 75/9170 K.)
- Kocaya bulaşık yıkatma ve yemek yaptırma (HGK. 72/1357 K.)
- Aşırı kıskançlık (HGK. 72/262 K.)
- Eşin aşırı şekilde borçlanması, eve haciz gelmesine neden olması, at yarışı iddia ve şans oyunları oynayarak ailesini mağdur etmesi.
- Çalışmak istememe, eve bakamama
Bu gerekçelerin mevcut evlilik birliğini etkileyip etkilemediği ise somut olay çerçevesinde mahkeme tarafından takdir edilir. Bu hususların değerlendirilmeleri çerçevesinde; Yargıtay içtihatları çok büyük önem teşkil eder.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasına Neden Olan Olayın Tarihi Önemli Midir ?
Bu soru boşanma nedeninin ileri sürülmesi ve mahkemece değerlendirilmesi bakımından önem arzetmektedir. Nitekim tarafların kötüniyetli olup olmadıkları olayın oluş tarihine göre belirlenecek ve hakim vicdani kanaatini buna göre oluşturacaktır. Kural olarak, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olayın , resmi evlilikten sonra meydana gelmesi asıldır. Yani, evlilik tarihinden önce meydana gelmiş olaylar evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenli boşanma davalarında ileri sürülemeyecektir. Peki bu hususun istinası söz konusu mudur ? Şayet, evlilik öncesinde meydana gelmiş olay/olaylar etkisini evlilik birliği süresince de gösteriyor ve bu durum diğer eş açısından evlilik birliğini çekilmez kılıyorsa, mevcut davada ileri sürülebilecek ve hakim de bu hususu değerlendirmeye alacaktır.
Bir diğer husus ise ; evlenen eşlerin birlikte yaşayıp yaşamadıkları hususudur. Nitekim eşler, evlendikten sonra birlikte yaşamasalar dahi bu nedene dayanarak boşanma davası açabileceklerdir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasına Neden Olan Olaylar / Sebepler
Evlilik birliği, meydana gelen olaylar neticesinde zarar görmüş ve eşlerden bu evlilik birliğini devam ettirmeleri beklenemez hal almışsa evlilik birliği sarsılmış demektir. Burada kıstas, yukarıda da belirttiğimiz üzere evlilik birliğinin devamının eşlerden beklenemeyecek derecede sarsılmış olmalıdır. Fakat eşler arasındaki geçimsizlik ve yaşanan her olay evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olacak nitelikte değildir. İşte bu nedenle günümüze kadar mahkemeler ve Yüksek Yargıtay tarafından verilmiş kararlara dayanarak boşanma sebeplerini sıralayacağız.
- Ekonomik Nedenler:Eşler, evlilik birliği süresince birbirlerine destek olmalı ve hayatın zor şartlarının altından birlikte kalkmaya çalışmalıdırlar. Nitekim günümüzde evliliklerin bitmesine neden olan olayların başında maddi sıkıntılar gelmektedir. Maddi açıdan evlilik birliğini keyfi olarak tatmin edemeyen eş, diğer eş için hayatı çekilmez kılabilmektedir. Yukarıda da örneğini verdiğimiz üzere ; kumar oynayan, aşırı borçlanan, eve haciz gelmesini sağlayan, çalışmak istemeyen, evin ihtiyaçlarını karşılamayan eş, diğer eş için hayatı çekilmez kılmıştır. İşte bu nedenle ekonomik nedenler dolayısıyla mahkemeler boşanmaya hükmedebilmektedir. Fakat burada önemli olan husus ekonomik sıkıntıya giren eşin bu hususu keyfi olarak gerçekleştirmesidir. Nitekim çalışan fakat elinde olmayan nedenlerle maddi zorluklar yaşayan eşin durumu farklılık arzedecektir. Burada diğer eş için hayat çekilmez bir hal alsa da evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını kabul etmek gerekir.
- Cinsel Nedenler:Evlilik birliği, eşler açısından cinsel hayatın devamlılığını da kapsamaktadır. Nitekim Yüksek Mahkeme ; cinsel doyumun evliliğin bir parçası olduğunu ve evliliğin cinsel yaşantıyı da büyük oranda kapsadığını, eşlerin bu konuda birbirilerine karşı yükümlülükleri olduğunu karara bağlayarak bu konuda istikrarlı kararlarıyla dikkat çekmiştir. Bu nedenle cinsel yaşantısında problem olan çiftler için evlilik birliğinin çekilmez hal alması kabul edilebilir bir olgudur.
Yargıtay : ‘evlenmenin sosyal amacı yanında cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır. Tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen,psikolojik sebeplerle de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları, kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal, evlilik birliğini temelinden sarsar.’
- Hastalık: Bir eşin taşıdığı hastalık, diğer eş için hayatı çekilmez kılıyorsa evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, hastalığın, diğer eşin hayatını etkilemesi, yükümlülüklerini yerine getirmekten alıkoyuyor olması veya eşin ve çocukların yaşantısını tehlikeye atabilecek olmasıdır. Evlilik birliğini tehlikeye atacak hastalıklardan bazıları ; sinir hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar, madde bağımlılığı vb. hastalıklar sayılabilir.
Hastalık nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için hastalığın tedavi edilememesi gerekmektedir. Şayet tedavisi mümkün ise evliliğin gereği olarak eşler birlikte bu hastalığa karşı savaş vermekle yükümlüdür. Bunun yanı sıra tedavisi devam eden ve henüz sonuçlanmamış tedaviye dayanarak açılan davanın da reddedilmesi gerekecektir.
- Sadakatsizlik, Aldatma vb.:Eşlerin birbirlerini aldatmaları ve birbirlerine sadakatsiz davranmaları da kanunkoyucu tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olarak kabul edilmiştir. Nitekim sadakat yükümlülüğünü yerine getirmeyen eşten evlilik birliğine saygı göstermesi beklenemeyecektir. Sadakatsizlik için cinsel birleşmenin gerçekleşmesi gerekmemekte, eşin bir üçüncü kişi ile yakınlaşması da sadakatsizlik olarak tanımlanabilmektedir. Bu haliyle, eşin bir üçüncü kişi ile yaşamış olduğu cinsel ve duygusal yakınlaşmalar sadakatsizlik olarak nitelenecektir.
Burada önemli olan ve uygulamada sıkça karşılaştığımız husus ; sadakatsizlik gösteren eşe diğer eşin tepki vermesi ve darp,hakaret girişiminde bulunulması. Böyle bir durumun varlığı halinde eşler eşit kusurlu sayılacaktır. Bu da aldatılan eşin tazminat hakkının kaybolması anlamını taşıyacaktır.
Her ne kadar özel boşanma nedeni olan zina da eşin affetmesi, rıza göstermesi boşanma davası açılması için engel teşkil etse de burada affa ve rıza göstermeye ilişkin hareketin bağlayıcılığı söz konusu değildir. Zinaya dayalı boşanma sebebinde affın kabul görmesi Türk Hukukuyla bağdaşmadığı gibi hatalı bir düzenlemedir. Nitekim Türk Aile yapısına göre kabuledilemez olan bu hususun kanun tarafından kabul edilmesi manasızdır.
- Din, İnanç vb. Değerler: Eşler, müşterek hayatları boyunca birbirilerine saygı göstermekle yükümlü olsalar da bazı hususlar eşler için kabul edilemez olmakta ve evlilik birliğini çekilmez kılabilmektedir. Nitekim eşler arasında inanç farklılıklarının olması normaldir. Yalnızca bu nedene dayalı olarak boşanmaya karar verilemez. Fakat eşler açısından bu inanç farklılığı çatışmalara ve aile içi husursuzluklara neden oluyorsa boşanmaya karar verilecektir. Yargıtay vermiş olduğu bir kararında normalde başörtüsü takmayan eşin, evlilikten sonra başörtüsü takması diğer eş için hayatı çekilmez kılmıştırdiyerek inançların evlilik birliğini çekilmez kılabileceğine karar vermiştir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması ve Özel Boşanma Nedenleri
Uygulamada sık karşılaşılmayan fakat bazı avukatlar tarafından başvurulan yollardan birisi de hem özel boşanma nedenine hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanarak boşanma davası açmaktır. Bu husus önemli olup birçok hatayı beraberinde getirebilecektir. Aynı dava dilekçesinde, hem özel boşanma nedenine hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanmak mümkündür. Fakat bazı davalarda her iki sebep çelişiyor, iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ediyorsa davanın reddi gerekmektedir. Nitekim eşlerin hem terk , hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanarak boşanma davası açması mümkün olmamaktadır. Terke dayalı boşanma davalarında eşin dönmesi için mahkeme kanalıyla ihtar çekilmektedir. Böyle bir uygulama söz konusu iken evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının iddia edilmesi kanunun özüne ve sözüne aykırılık teşkil edecektir.
Şayet eşler, hem özel hem de genel boşanma sebebine dayanmış ise, hakim her iki sebep açısından delilleri değerlendirmek ve boşanmaya buna göre karar vermekle mükelleftir. Bunun yanı sıra şayet her iki sebebe dayanılmış bir dava söz konusu ise Aile mahkemesi hakimi öncelikli olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yönelmeli ve bu boşanma sebebine göre hareket etmelidir.
Belirtmek gerekir ki ; eşlerin aynı dilekçede birden fazla özel boşanma nedenine dayanmaları mümkün değildir.
Davaya İtiraz Hakkı
Eşlerden birinin, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açtığı boşanma davasına diğer eşin itiraz yolu açıktır. Ancak bu durumun gündeme gelebilmesi için; davayı açan eş ya külliyen kusurlu ya da davanın karşı tarafı diğer eşten daha kusurlu olmalıdır. Davalı eş, davacı eşten daha kusurlu olduğu takdirde mevcut itirazı yerinde görülmeyecektir. Kusur, bir dava şartı değildir dolayısıyla her bir eş, kusursuz olduğu takdirde de bu davayı açabilecektir. Kusurun önemi, davalının itiraz hakkında ilişkindir. Ayrıca yapılan bu itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğine sahip olmaması da şarttır. Yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. Maddesinin son Fıkrasına göre; boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.